ne hasta bekler sabahı hikayesi
Ne hasta bekler sabahı,Ne taze ölüyü mezar.Ne de şeytan, bir günahı,Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni,Yokluğunda buldum seni;Bırak vehmimde Ana Sayfa
Beklenen Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni Gelme, artık neye yarar? Necip Fazıl Kısakürek
"Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar." Necip Fazıl'ın Beklenen şiiriyle bekledik bu sene yazı. Gelmedi, gelmek bilmedi. Artık yavaş yavaş yaza söylediğimiz şiiri sonlandırmanın vakti geldi.
Nehasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Necip Fazıl Kısakürek (via yollarbitmeyecek) 8.297 not. 8.297
Ne hasta beklerdi sabahı Ve ne geç ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar!.." Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolej'in önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı
Site De Rencontre En Suisse Gratuit. Eylül 8, 2021 254 kez okundu Okuma süresi 0dk, 12sn Ne hasta bekler sabahı,Ne taze ölüyü de şeytan, bir günahı,Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni,Yokluğunda buldum seni;Bırak vehmimde gölgeniGelme, artık neye yarar?Necip Fazıl Kısakürek Post Views 254 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER! Benzer Yazılar
"Ne hasta beklerdi sabahı Ne taze ölüyü mezar ... " ne hasta bekler sabahı ne taze ölüyü mezar taze ölüyü mezar şiir hasta bekler sabahı şiiri rüyada ölüye yemek yedirmek mezarin beklediği Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar.. Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi.. Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlıda yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.. "Anladım" der gibi bir gülümseyişti bu.. Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için.. Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı.. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce.. Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "Tabii" dedi.. "Bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.." "Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu.." Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yan yana düştüler. İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yan yana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken ki, o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya, o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki.. Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı.. Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Birkaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.." Hayır, aramayacaktı.. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, birazda gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolej'de çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu.. Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "Keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında.. Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan, kız, dizeleri okurken.. "Ne hasta beklerdi sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar!.." Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolej'in önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı..Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok." "O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden.. Yıllarca sonra Levent'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen'in sözlerini o, o zaman biliyordu sanki. Aşk onurlu olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, seytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir aslında.. İlki kıza verdiği.. Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu.. Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti.. Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.." "Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı.. "Yaaa!.." Cebinde artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi.. "Bu da ikinci ve son dörtlüğü onun.." Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız dizelere bakarken.. "Geçti istemem gelmeni Yokluğunda buldum seni. Bırak vehmimde gölgeni Gelme artık neye yarar!.." Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hâlâ düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş aşkını öldürmüş müydü, acaba?. Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini yaşatmak için mi, yaşayanı silmişti yani?.. Yokluğunda bulmak bu mu demek oluyordu?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp gitmişti, acaba? Delikanlı bu soruların yanıtını bugün hâlâ bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, delikanlı.. ..bendim!..
Hikayemizi Okuyan Kişi Sayısı delikanlı Kolejli kıza Bir voleybol maçında rastladı. okul salonundaydı maç, tribünsüz minik bir salondu. Seyircilerle Oyuncular arasında Sahanın çizgisi vardı Sadece. O kadar yakındılar, Delikanlı bu tatlı, bu güzel, Bu dünyalar Şirin’i kızı ilk defa görüyordu takımda. Hoşlandığını fena halde hoşlandığını hissetti, Az sonra Bir şey daha hissetti, Uzun zamandan beri maçı değil o güzel kızı servis atarken Hemen önünden geçti, Göz göze geldiler. Kız gülümsedi, Delikanlı çok popülerdi o yıllarda Kız onu tanımış olmalıydı, Kim bilir Belki kız da ondan hoşlanmıştı. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti. Set değişimi takım karşıya gidince delikanlı da Yerini değiştiriyor, Oda Karşıya geçiyordu, Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba. Bir defa daha gülümsedi. Manidar, Anladım der gibiydi bu O hafta boyu hep bu dünyalar Şirin’i kızı düşündü. Pazar günü sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maç, Ne maçı canım O dünyalar Şirin’i kızı görmek için. Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyor, Dahası Ankara Koleji’nin her dağılış saatinde okul civarında oluyordu, onu Bir kez daha görmek için. Karşılaştıklarında hafif çok hafif bir gülümseme Çok minik bir baş kelimesi ile selamlaşır defasında Yaptığına sonra Kendisi de gülmüştü ya, O gün yine tesadüfmüş gibi, Okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, Gülümseyerek Selamlamış, sonra Arka Sokaklara dalıp Yıldırım gibi koşarak bir blok ötede yine karşısına çıkmıştı.. Kız bu defa iyice gülmüştü. Karşısında sözüm ona ağır ağır yürüyen, Ama nefes nefese delikanlıyı Voleybol takımının kaptanı iyi tanıyordu, Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı ve kaptanı açıldı. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi, bir yerde bir şekilde tanışmaları gerekiyordu. O zamanlar bu işler böyle oluyordu çünkü. Kaptan tabii dedi. Bu hafta sonu güzel bir konser var, Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, Hem de tanışırsın. Çocuk Mutluluktan havalara uçmuştu. Evet Mutluluk İşte bu olmalı diye düşündü delikanlı, Mutluluk işte günü ne kadar Geceleri hiç uyumadı. konser gününü de hiç ama hiç unutmadı. O ne Heyecandı öyle, konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar. El sıkıştılar. O güzel ele dokunduğu anıda hiç unutmadı delikanlı. Kaptan salona girdiklerinde ustaca bir manevra daha yaptı delikanlı ile Dünyalar Şirin’i kızı yan yana düşürdü. İnanamıyordu delikanlı Onunla Nihayet yan yana oturacaktı. Onun sıcaklığını hissettiğini, Onun nefesini duyduğuna inanamıyordu. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, Bir karış ötesinde Öylesine duruyordu.. Delikanlı sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken, Gerçi o an dünyanın bütün şarkıları en romantik şarkıydı ya. O eli tutmak için Öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde, Ama uzatamıyordu elini, Her şey böyle iyi giderken yanlış bir hareketle onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden Öylesine korkuyordu ki. Sonunda dayanamadı, Sanki kolu uyuşmuş gibi uzandı Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu, Kızın omzuna değil ama Koltuğun üzerine. Sonra kız arkaya doğru yaslandığında Bir kaç saç teli delikanlının elinin üzerine dokunmuştu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu delikanlının, Dünyalar Şirin’i Kızın saçları Ellerine dokunuyordu çıkarken kız şakalaştı, Sizi her maçımızda görüyoruz alıştık neredeyse. Yarın Adana’da da maçımız var. Gözlerimiz sizi arayacak. Hayır, hayır, Aramayacak. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü, Cebinde onu otobüsle Adana’ya götürüp getirecek, Hatta Öğle yemeğinde Bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı. Gece yarısı Kalkan Otobüse bindi, Sabah erkenden Adana’ya indi. Maç saatine kadar başıboş dolaştı, Salona erkenden girdi ve En ön sıraya Tam servis köşesine en yakın yere oturdu. Takımlar sahaya çıkarken, Salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabi, İlk sette kız farkında bile değildi onun. Nereden olsundu ki, ikinci sette Öbür tarafa gittiler. Döndüklerinde 3. sette kız fark etti delikanlıyı. Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, Biraz mutluluk, Biraz da gurur var sanki. Ankara’nın hele kolejde çok popüler olan bu delikanlının Onun için buralara geldiğini Bilmenin gururu vardı. Maç bitti. Kız Soyunma odasına, Delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan, Konuşmaya gelmemişti ki, Kız Keşke orada olsaydın demişti sadece, O da olmuştu işte Hepsi o. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki gün Üniversite kantininde gazete okurken iç sayfalarda bir şiire rastladı delikanlı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir Dörtlük. Söylemek istediği şey Bu dörtlükte vardı sanki, Ben beyaz bir karta yazılıydı O Dörtlük. Öğleden sonrayı zor etmişti delikanlı, Kolejin önüne gitmek için. Kızın karşıdan geldiğini gördü, Koşarak yanına gitti. Bu sana diye kartelini tutuşturdu ve kayboldu ortadan, Kız Necip Fazılın 4 satırın okurken; ”Ne Hasta Bekler Sabahı” ”Ne taze ölüyü mezar” ”Ne de şeytan bir günahı” ”Seni Beklediğim kadar”Ertesi gün öğleden sonra tarif edilmez heyecanlar içinde kolejin önündeydi gene, Kız karşıdan geliyordu, Bu defa yanında arkadaşları yoktu, Yalnızdı. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya Gözlerine İnanamadı genç adam, Onu yanına mı çağırıyordu yoksa. Evet evet çağırıyordu işte, Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken, ”Sana bir şey söylemek istiyorum” dedi kız. O da heyecanlıydı belli, ”iyi dinle, Dünkü Satırlar için çok teşekkürler. Herhalde hissettin, Ben de senden hoşlanıyorum, Ama Senden evvel tanıdığım birisi daha var ondan da hoşlanıyorum. Henüz karar veremedim hanginiz den daha çok hoşlandığımı. Bir de şu anda onu terk etmem için bir sebep de yok”. Genç delikanlı Gözleri önüne düşmüş; ”O zaman, Karar verdiğinde ve Eğer seçtiğin ben olursam, Hayatında da başka kimse olmazsa Ara beni” Dedi delikanlı ikiletmeden. Döndü ve ayrıldığı kızın yanından. Bir daha voleybol maçına gitmeden Bir daha Yolunda önüne çıkmadan. Ve Bir daha onu hiç sonra Levent Yüksel’in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu’nun sözlerini, O zaman biliyordu sanki ”Aşk Onurlu olmalıydı”, Günlerce Haftalarca aylarca bekledi, Tıpkı kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı şeytanın günahı beklediği gibi bekledi. Heyecanla bekledi. Hırsla, Arzu ile bekledi, Umutla umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi ama Bekledi. Başka hiç kimseye bakmadan başka hiç kimseyi bulmadan gün, Bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu. iki dörtlüktü bu şiir. ilki Kıza verdiği, Bir ikinci dörtlük daha vardı. O dörtlüğü de bir kartın arkasına yazdı Cebine koydu. Bekleyiş sürüyordu Okullar kapandı açıldı. Aylar, aylar, Aylar Geçti. Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü, kız; ”Günlerdir seni arıyorum” dedi. ”Günlerdir Seni arıyorum. İşte sana haber, Artık hayatımda hiç kimse yok. Seninle birlikte olabilirim”. ”Yaa” dedi delikanlı”. Garip sadece Kalbi heyecandan ölesiye çarparken aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmıştı fakat Ağzından Sadece bu ses çıkmıştı; ”Ya”. Cebindeki kart iyice eskimişti. Tuttu kartı uzattı kıza, ”Sana Bu şiirin ilk dörtlüğünü vermiştin hatırlıyor musun, Bu da Onun son dörtlüğü”. Sonra arkasını döndü yürüyüp gitti. Arkasına bile bakmadı. Kız şaşırmış ve Üzülmüş bir halde Delikanlının ona verdiği ikinci Dörtlüğü Oracıkta okumaya başladı; ”Geçti istemem gelmeni” ”Yokluğunda buldum seni” ”Bırak Zihnimde gölgeni” ”Gelme artık Neye yarar”Aradan Yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçmişti, delikanlı bugün hala düşünüyordu. O uzun çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını ya da Beklerken, Ölesiye Beklerken Hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki Artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı. O sevgilinin Kendisi bile, Hayalindekini canlı tutmak için mi canlısını silinmişti yani. Ya da, Ya da bir şiirin romantizm ile mi kapılmış, Bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp gitmiş miydi musunuz?. Delikanlı Bu soruların cevabını Bugün bile bilmiyor. Bilmediğini de, En iyi ben biliyorum. Çünkü, O delikanlı ”Benim”Hikayeler KategoriKısa Hikayeler İbretlik Hikayeler Dini Hikayeler Aşk Hikayeleri Başarı Hikayeleri Gerçek Yaşam Hikayeleri Sizden Gelen Hikayeler Yaşam Tadında Kısa Hikayeler YoutubeHikayemizi Dinlemek İstermisiniz? KISA HİKAYELERSeverek Okuduğunuz hikayelerimize Android uygulamamızı indirerek cep telefonlarınızdan ve Tabletlerinizden Rahatlıkla Ulaşa Hikayemizde ; aşk hikayeleri, ağlatan aşk hikayeleri, ibretlik aşk hikayeleri, aşk hikayesi, bir aşk hikayesi, aşk hikayeleri dinle, aşk hikayeleri gerçek, aşk hikayeleri kısa, aşk hikayeleri duygusal, acıklı aşk hikayeleri, ağlatan hikayeler, ağlatan kısa aşk hikayeleri, aşk hikayeler, aşk ile ilgili hikayeler, büyük aşk hikayesi, duygusal aşk hikayeleri, gerçek aşk hikayeleri, kısa hikayeler, kısa hikayeler aşk, romantik aşk hikayeleri, yaşanmış aşk hikayeleri, kısa aşk hikayeleri, aşk hikayesi dinle, aşık hikayeleri, yaşanmiş aşk hikayeleri, tatlı aşk hikayeleri, yarım kalan aşk hikayeleri, acı aşk hikayeleri, sevgiliye hikayeler, hüzünlü aşk hikayeleri, güzel aşk hikayeleri, gerçek aşk hikayeleri, mitolojik aşk hikayeleri, sevgi ile ilgili hikayeler, aşk masalları, etiketlere uygun konulara değinilmiştir.
Ekleyen Süleyman Aras / Şair Yavuz Bülent Bakiler Cebeci İstasyonunda bir akşamüstüİncecikten bir yağmur yağıyordu yollaraYeni baştan yaşıyorduk kaderimiziSıcak bir kara sevdaYüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;Acımsı, ağzımız bir sessizlik içindeSessizliği üstümüzden atamıyordukBir saçak altında kararsız, yorgunSaatlerce duruyordukKimse görmüyordu biziCebeci İstasyonunda bir akşamüstüYeni baştan yaşıyorduk kaderimiziCebeci İstasyonunda bir akşamüstüBir başka türlüydü bu insanlarSen bir başka türlüydünGözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydiGözlerin gözlerimde erimekteydiBir mermer heykel gibi yanımda duruyordunBeni bırakma diyordunMeyhane sarhoşları gibi sırılsıklamBir yalnızlık duyuyordukAğlıyordun, ağlıyordun...Cebeci İstasyonunda bir trenNefes nefese soluyorduGerilmiş bir keman teli gibiydikAnkara Kalesi'nde bir eski çalar saatBilmem kaça vuruyorduBir yağmur yağıyor inceden inceİçimizdeki bin bir düşünceHarmanlar misali savruluyorduIslanmış bir ceylan yavrusu gibiTiril tiril titriyordunGitsek gitsek atışından deli gönlümceSırılsıklam, paramparça, perme perişanTürküler söylüyordumAğlıyordun, ağlıyordun...Şimdi, şimdi seni düşünüyorumCebeci yollarında rüzgârlar esiyor, serinParamparça düşmüş gönül ufkumaİki yıldız gibi gözlerinGel Ey ciğerime saplanan hançerGel ey yüreğime oturmuş kurşunGöçmen kuşlar gibi çok uzaklardanGel artıkNe olursunYavuz Bülent Bakiler
Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon... Seyircilerle oyuncular arasında sahanın çizgisi vardı sadece. O kadar yakındılar... Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda. Hoşlandığını, hem de fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyin de farkına vardı. Uzun zamandan beri maçı değil,o güzel kızı izlediğini... Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler... Kız gülümsedi... Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda. Kız Onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da Ondan hoşlanmıştır. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için O'na öyle gelmişti... Set değişip takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, O da karşıya gitti. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü... Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba... Bir defa daha gülümsedi. Sanki, sanki "Anladım" der gibi bir gülümseyişti bu... Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini güzel kızı düşündü. Pazar günü, sabah çok erken saatte kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için... Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu. Dahası Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, O'nu bir kez daha görmek için... Karşılaştıklarında hafif, çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı... O gün yine tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede yine karşısına çıkmıştı. Kız bu defa iyice gülmüştü... Karşısında sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese kalmış delikanlıyı görünce... Delikanlı voleybol takımı kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da O'na karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü... Kaptan "tabii" dedi ve ekledi "Bu hafta sonu konser var. Biz O'nunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izler hem de kızla tanışırsınız". "Mutluluk işte bu olmalı." diye düşündü delikanlı... "Mutluluk işte bu". Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı. Konser günü geldi, çattı. O ne heyecandı öyle... Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar. El sıkıştılar. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler. İnanamıyordu delikanlı... O'nunla nihayet yanyana oturduklarına, O'nun sıcaklığını hissettiğine, O'nun nefesini hissettiğine inanamıyordu. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken -o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde... Ama uzatamıyordu elini. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, O'nu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki... Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi uzandı. Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu. Kızın omzuna değil, koltuğun üzerine... Sonra kız arkaya yaslandı. Bir saç teli delikanlının elinin üzerine dokundu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın... Dünyalar şirini kızın saçı eline dokunuyordu çünkü... Konserden çıkarken kız şakalaştı, "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık neredeyse. Yarın Adana'da maçımız var. Gözlerimiz sizi arayacak..." Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü. Cebinde O'nu otobüsle Adana'ya götürecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana Kebap yedirecek kadar para verdi. Gece yarısı kalkan otobüse bindi. Sabah erkenden Adana'ya vardı. Maç saatine kadar başıboş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya, tam servis köşesine en yakın yerde oturdu. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci O idi. Maç filan değildi sebep tabii... İlk sette kız farkında bile değildi O'nun. Nereden olsun ki... İkinci sette öbür tarafa gittiler... Döndüklerinde, üçüncü sette kız farketti delikanlıyı. Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki... Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlının O'nun için taa oralara geldiğini bilmenin gururu... Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. Tek kelime konuşmadan... Konuşmaya gelmemişti ki... Kız "Keşke orada olsaydın." demişti. O da olmuştu işte... Hepsi o... O'na o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında... Bir gün üniversite kantininde gazete okurken iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış dörtlüğe. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki. Bembeyaz bir kağıda yazdı o dört satırı. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diyerek kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan... Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken... "Ne hasta beklerdi sabahı Ve ne genç ölüyü, mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar!..." Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi yine. Kız karşıdan geliyordu. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı... Yaklaştığında işaret etti delikanlıya. Gözlerine inanamadı genç adam.. O'nu yanına mı çağırıyordu yoksa... Evet, çağırıyordu işte... Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum." dedi kız. O da heyecanlıydı, belli. "Bak iyi dinle, dünkü satırlar için çok teşekkürler. Herhalde hissettin ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar vermedim hanginizden daha çok hoşlandığıma... Ve de şu anda, O'nu terk etmem için hiçbir sebep yok". "O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni." dedi, delikanlı ikiletmeden... Ayrıldı kızın yanından... Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan... Bir daha O'nu hiç görmeden... Aşk onurlu olmalıydı... Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi... Tıpkı, o kıza verdiği dörtlükteki gibi... Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi. Ama bekledi... Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu. İki dörtlüktü şiir... İlki kıza verdiği.. Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar... O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı. Cebine koydu. Bekleyiş sürüyor, sürüyordu. Okullar kapandı, açıldı. Aylar, aylar geçti. Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü. "Günlerdir seni arıyorum" dedi. "Günlerdir seni arıyorum, işte sana haber. Artık hayatımda hiç kimse yok!..." "Yaa" dedi delikanlı. "Yaa" dedi sadece. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı... "Yaa!.." Cebinden artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün." dedi... "Bu da sonu onun." Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan... Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okudu "Geçti istemem gelmeni Yokluğunda buldum seni Bırak vehmimde gölgeni Gelme artık neye yarar!..."
ne hasta bekler sabahı hikayesi